Sayfalar

16 Nisan 2015 Perşembe

Salyangoz Örgüden Bardak Altlıkları

Selamlar ve sevgiler ile başlamak istiyorum bu sefer,

Normalde hep sevgiyle bitiriyorum ama bu sefer böyle başlayalım..
 
Salyangoz Örgü de ne ola ki ? Özel bir örgü tekniği mi? Bildiğim kadarıyla hayır.. Bu ismi ona ben verdim, hatta şimdi başlık düşünürken geliverdi aklıma. :) sevimli ve ilgi çekici ama kabul edin.. 



 
Hep takı,boncuk olmaz tabi, bazen ara vermek gerekiyor ki yaratıcılık ve istek artsın... Ne yapayım diye düşünürken - ben genelde evde bir şey yapmadan duramıyorum çünkü, hiç öyle boş boş yayılmışlığım yoktur- aklıma tığla bir şeyler yapmak geldi.
 
Hemen iplerimin olduğu kutuyu ve tığlarımı kapıp oturdum koltuğuma. Artık bu salyangoz modelini buluna ve bulduğumdan ne yapacağıma karar verene kadar bir kaç saat geçirmişimdir. Her ne yapıyorsanız yapın en zor ve sancılı olan da aslında bu karar verme, modeli belirleme aşamasıdır. Bir kere karar verip modeli ve malzemeleri belirlediğinizde ise arkası çorap söküğü gibi geliyor.





Pembe renkte karar kılıp başladım yapmaya. Pembe içimi ısıttı, benim krem, beyaz toprak tonlarındaki evime de hava kattı aslında. Bahara da pembe yakışır...
 
Çok basit bir model özellikle tığ işi yapanlar için. Ortadan başladığınızda bir yuvarlak oluşturmuyor ve sürekli ikili trabzan yaparak istediğiniz boyuta kadar ilerliyorsunuz. Ama buradaki en önemli nokta her bir trabzan arasına bir kere yapmıyorsunuz yoksa daire toplanmaya başlıyor. O nedenle ara ara iki trabzan arasına  2 kere batmanız gerekiyor ki her sırada daire toplanmadan genişleyebilsin.
 
Pembeleri bitirdikten sonra bir şeyler eksik gibi geldi gözüme çok mu pembeydi acaba? Ben de bu güzel şeker pembesi bardak altlıklarımın kenarına siyah hat çekmek istedim. Göz aşinalı olsa gerek, anneannemin bana yaptığı minik örtü/bardak altlığı ya da elbezilerindeki gibi kenarları hafif oymalı gibi duracak şekilde siyah iple geçtim. Çok basit bir yöntem ama ben kendi kendime ilk kez yapınca mutlu oldum.
 
Annem de resimleri görünce, bende bir gelişme olduğunu söyledi tığ işi konusunda ya artık sırtım yere gelmez... En çok da bu mutlu etti beni... :)
 
Instagramda bu modelin rengarenk yapılmış örneklerini gördüm ve bayıldım. En kısa zamanda bunu da deneyeceğim.

Çalışmalarıma en hızlı  @mabelle_arts instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

Hoşçakalın,












 

Sosyete Pazarında Bir Gün

Kocaman, ışıl ışıl bir merhaba...
 
Uzun zamandır bu konuda yazıp yazmamaya karar veremiyorum. Sonra deneyimimi paylaşmak duygum ağır basınca sizlere sosyete pazarı maceramdan bahsetmeye, hatta bunu denememiş olanlar varsa onlara da hem yol göstermeye hem de ilham olmaya karar verdim...
 
Hep merak etmişimdir pazarda gün nasıl geçer, önünüzden onlarca yüzlerce insan geçerken sizin ürünlerinize bakması, alması hatta vazgeçmesi nasıl bir duygu. Internet sayesinde instagramdan, facebook ya da bloglar aracılığı ile "internetsiz olmaz!" diyen bir kesime ulaşmak daha kolay.
 
Peki ya interneti aktif olarak, hele hele de alışveriş için kullanmayanlara nasıl ulaşılabilir????
 
Evde olduğum zamanlar inanılmaz fikir bombardımanına tutuyorum kendi kendimi bazen, bir çoğunu eliyorum sonra kalanlar üzerinde detaylı düşünüp çalışıyorum. Sosyete Pazarı'na gitme fikri de bu son 3'e kalanlardan biriydi.
 
Daha önce hiç pazarda ya da herhangi bir kermes de satış yapmadım. Nasıl gidilir, kimden tezgah alınır, ne kadardır hiç bir fikrim yoktu. Uzman bir internet kullanıcısı olarak ilk yaptığım internet üzerinde bu konuda yazı yazan var mı diye bakmaktı, faydalı oldu genel fikirler edindim. Sonra Şerifali'de her Cuma açılan Sosyete Pazarı'nı aslında bir şirketin işlettiği bilgisine ulaştım. Kendilerini aradım. Ben heyecanlı ve meraklı sordum,  görevli ise gayet rahat ve gamsız sabah saat 6 gibi gelirsem tezgah kiralayabileceğimi söyledi. Bir günlük kirası da tezgah sayısına yani kapladığı alana göre değişiyordu ama 60-70 'den başlıyordu.  Fena değil... Tabii benim gibi sağlamcı bir kişi öylece eşyalarını alıp gidemez. Önce bir Cuma günü sabah 08:00 civarında pazara uğradım. Pazar yeni kuruluyordu, herkes yerleşme telaşında. Ben de kime sorsam derdindeyim..
 
Sonra ev kokusu satan bir teyzeyi gözüme kestirip yanına yaklaştım ve burada nasıl yer kiraladıklarını, işlerin nasıl olduğunu falan sordum. Teyze bana, daha önce telefonla konuştuğum şirketin ofisini gösterdi ve aynı bilgileri verdi. Sonra arkadan bir amca atladı ve teyzeyle konuşurken dayandığım tezgahın aslında bir ayakkabıcıya ait olduğunu, hepsini kullanmadığı için birini  bana kiralayabileceğini söyledi. Bingo... Bazen bazı işleri yüz yüze halletmek gerekiyor. Yarım saat içinde ayakkabıcı geldi, bir sonraki hafta kendisinden tezgahın birini kiralamak için anlaştık. Pazardan çıkarken, bu işi başarmış olmanın gururu ve sevinci ile eve döndüm.
Ondan sonraki tüm hafta malzemeleri ve ürünleri toparlamakla geçti; hangileri pazara gidecek seçildi, eksikleri olanlar tamamlandı, poşetler alındı, tezgaha masa örtüsü hazırlandı ve tabi ki katlanır sandalye işi de halledilerek Büyük Cuma'ya hazırlanıldı.
 
 
 
Cuma sabah eşim beni Pazara bıraktı, endişeli gözlerle bunu yapmayı gerçekten isteyip istemediğimi sordu. Bende buraya kadar gelmişken dönecek göz yok tabi, bu deneyimi bir daha yaşamayabilirim. "Denemeden olmaz" dedim. Tezgahı hazırlarken bende sanki dükkan açıyorum edası... Hava da Mart ayına göre güneşli mi güneşli. Her şeyi tezgaha yaydım, yerleştirdim. Etraftan akıl verenler, yönlendirenler oldu, bu görünmüyor, şunu yukarı asarsan daha iyi olur gibi.. Ayakkabıcı yani benim yer sahibim daha geç geldi ve sağ tarafıma açtı tezgahını, sol tarafımı da  tayt satan ama tayt sattığına bin pişman olup bebek ürünlerine başlayan  Emine abla geldi...
 
 
 
 
Ve gün başladı... Önünüzden potansiyel alıcıların geçmesi acayip heyecan verici. Hele de sizin yaptığınız bir şeyleri sormaları, almaları ayrı bir keyif. Benim ürünlerin hepsi el emeği göz nuru, kimi annemin yaptığı çanta ve namaz örtüleri kimi de takılar...El emeğinden anlayan, "Ayy ne güzel şeyler yapıyorsunuz " deyip imrenerek bakan, takdir eden ama yine de almayan oldu, 2 dk içinde hem de hiç pazarlık yapmadan alanlar da...
 
Gün nasıl geçti hiç anlamadım. Ama bu benim ilk ve son "Pazar"ım oldu.
 
Neler öğrendim:
 
    1- Pazarcılar gerçekten birbirine destek oluyor, müşteri gönderiyor (aynı ürünü satmıyorsan :))
    2- El işi ürünlerin kıymeti pazarda anlaşılmıyor,
    3- İnsanlar hep ucuz en ucuzu istiyor,
    4- Pazarda en çok kazandıran ürünler kıyafet ve ayakkabı...insanlar en çok bunlar para harcıyor...
    5 -Pazara sabah 6 da gitmeye gerek yok, tezgahınızı ayarlarsanız 8 gibi gitmek ve yerleşmek   mümkün..
    6 - En çok satış yapılan ve en kalabalık olan saat aralığı 13:00 - 17:00
    7- Yanınızda mutlaka oturacak tabure, iskemle olmalı yoksa gün bitmez size..
    8- Bir de Emine abladan aldığım bir tüyo: özellikle el emeği bir şeyler satıyorsan tezgahın bir köşesinde bir kaç elişi yapman müşterinin ilgisini arttırıyormuş :)
 
Yazımı beğendiniz ve faydalı bulduysanız lütfen çekinmeyin beğeni ve yorumlarınızı gönderin..
Pazar konusunda merak ettiğiniz her türlü detay için de mesaj atabilirsiniz.
 
Sevgiyle ve Hoşça kalın,